Sıfır Sıfır KırkYedi


O’nun anısına… Saat:00:47. Oturduğum yerden yıllanmış tahta merdivenlerin gıcırtısını duyabiliyorum, alkolün vermiş olduğu bezginlik ile huzursuz  bir uğultu kulaklarımda mırıldanıyor, belki anlatmak istedikleri lanet saçma sapan hikayelerden sadece birkaçı, şu an benim olduğum gibi.
Hayat bazı yerlerde gece başlar, dışarıda  acı acı bağıran siren seslerini, bir fahişe ile anlaşamamış pis bir ayyaşın küfürlerini hatta iki bina yanda oturan ve tavan arasında kendini  asmış zavallı gencin can çekişmelerini bile duyabiliyorum ahh tabii şu küçük şeytanı da unutmamak lazım, şimdi ağlıyor.
Gece bu denli hareketli.
Ahşap bir bina, kapı girişleri oymalar ile işlenmiş belli ki bir usta işi muazzam güzellikte. Belki normal bir şekilde baktığınızda  dışarıdan terk edilmiş  gibi görünebilir belki de hiç dikkatinizi çekmeyebilir yıllardır önünden geçtiğiniz ama  hiç fark edemediğiniz huzur evindeki yaşlılar gibi.
Sert rüzgar, sert rüzgarlar bu köhne binaya çarptıkça acı bir çığlık duyulur ahşap yığınından, bunu ancak  içinde olan duyabilir, falanca birinin veya herhangi birinin belki de hiç tanımadığı birinin kalbinin içinde kendine derin  mezar kazan, hiçbir beklentisi olmayan ölü bir ozan gibi.
Her bir çığlığında kendini bir harfe mıhlar, her harften bir kelime döker, döktüğü kelimelerden “aşk”‘ı siler. Sözleri ise urgan olur, sadece “hiç” ile yetinir.
Bu vakit dolaylarında; ayyaş hala  fahişe ile pazarlık yapmaya, siren acı acı çalmaya, önce kendini asan zavallı genç can çekişmeye devam eder, küçük şeytan ise susmuştur.
Geceleri bu semtin üstünden martılar  geçer, kavga kargaşa bir gürültü ile gecenin ağırlığına aldırış etmeden, bütün huzursuzluğu bozacak şekilde. (Martı sesleri huzur verir.)
Cılız  sokak lambasının aydınlatabildiği kadar yol kat edebilmiş bir ayyaş kadar huzurluyum. Çöp konteyneri içinde uyuyakalmış yavru bir kedi kadar.
Hiç konuşmadığınız, bakarken bile tiksindiğiniz belki de sürekli görmezden geldiğiniz bir piç kadar huzurluyum.
Sanırım ayyaş fahişe ile anlaşamadı, çalan sirenler sustu, belki de  hasta artık öldü, can çekişen zavallı  genç ise öksürüyor, ipi sağlam bağlayamamış oysa daha önce intihar etmiş ve  ölmüş birinden tecrübelerini dinlemeliydi.
Düştüğü için sağ ayak bileği çatlamış olmalı ama ironiktir ki az önce ölmek için çabalayan o genç şimdi yaşadığına  seviniyor, çatlamış ayak bileğine rağmen şimdi ağlayarak gülüyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bi dakka