Hey pardon ( Yalnız insanları tanıma seansı )











-gözlerindeki kılcan damarlar biraz geveze idi tamam bunu kabul etmeliyim, göz bebekleri ise yorgun düşmüş fakat çok şey anlattı, dudaklarının kıvrımlığı hani sizin şu tebessüm dediğiniz aslında hiç bir boka yaramayan ve göz temasını geçiştirmek için yapılmış "mutluyum" eylemi, siz insanlar hep bunu yaparsınız.


-neyi?


-Eğer tedirgin ve stresliyseniz gözlerinizin konuşmasına asla izin vermezsiniz..
-Ne yani sen şimdi bütün bunları sana onlar mı anlattı...


(Sabahları bu semtin üstünden martılar geçer oysaki deniz çok uzakta...)


Zıvanadan çıkmış bir saat deliler gibi bağırıyor, yine geç kalınmışlık ve yine lanetler okunan bir günün başlangıcı, belki uyku açılsın diye bir nescafe büyük ihtimalle stoklarda nescafe yok ve yine sürahinin dibinde kalmış yedi mesai günü dokunulmamış su, iyi gelmeyecek hatta hiç fark etmeyecek bir farkındalık yaşatmayacak.


Eli artık yosunlaşmaya başlamış cam sürahinin kulpuna doğru ilerler, içmesem de olur bir hareket ile fondip yapar, bir işe yaramadığını ikimizde biliyorduk.

Geç kalınmışlığın vermiş olduğu saçmalıklara dayanarak önce yüzünü sonra dişlerini en son saçını yıkar aynada biraz kendine bakar, gün geçtikçe dökülen saçlarına dokunur, hiç oralı bile olmaz.


Salona geçer, artık onun için ritüel bir ayin halini almış "beş dakika daha uzanayım" ibadetine koyulur, bu vakit dolaylarında Tanrı'sı ile müzakere eder yer yer münakaşa , ama hep o konuşur Tanrı'sına söz hakkı vermez bunun bilincindedir ve ona gücendiğini düşünür.


"beş dakika daha uzanayım" seansı yine bir "hiç" ile bitmek üzere her zaman olduğu gibi, kızmıyordu "siktir" deyip sigarasını yakar, sabah kahvaltı alışkanlığı olmadığı için bu boşluğu sigarası ile dolduruyor, sabahları aç karnına sigara içmek ona seksten bile daha güzel bir haz veriyordu.


Ev derlitoplu, sadece akşamdan kalmış bir kaç vodka şişesi, bu vodkaları kiminle içtiğini o asla önemsemeyecek şişeleri siyah poşetin içine koyarak mutfak balkonundaki çöp kovasına atar.


Evin mutfak kısmı asla güneş almayan kasvetli bir boşluğa bakıyor, biraz nem kokusu ve çiftleşmek için mırıl mırıl bağıran kediler o asla kedileri sevmez, üstelik son sevgilisi bir tavşan almıştı fakat son sevgilisi onun tavşanlardan nefret ettiğini bilmediği için böyle bir hata yapmıştı, buna rağmen yalnızlığını gidermek için evinde bir kaç ay misafir etti ve beklenen son köpeklere gün ağırtan işkence gibi gelmesede tavşan öldü evet tavşan öldü ama hiç bir değeri yoktu fakat büyük kafesini ileriki günlerde alacağı köpeği için saklıyordu ve nefret ettiği bir tavşan bir şekilde onun işine yaramıştı.


Buzdolabın kapısını açtı, bakındı bakındı...
Buzbolabın kapısını kapattı.


Yatak odasına geçti pantolonu orada değildi oysa bunu oda biliyordu sadece bir şey ararmış gibi bakındı, salona geçti pantolonu orada koltuğun üstünde umursamaz bir şekilde savrulmuş duruyordu.


Beyaz tişörtü ise enteresan bir şekilde diğer odada çıktı belliki gece hızlı geçmişti ve hız limitinin çok üstüne çıkılmış buna rağmen hayatı her ne kadar derli toplu olmasa da evi sanki bir kadın eli değmiş gibi düzenli ve topluydu, evi onun tek huzur mabetiydi.


Onu tek gülümseten şey ise deri eski ceketiydi çünkü o hep vardı, yırtık ve kullanılmaz olmasına rağmen yinede giyer onun giydiği zaman kendisini mutlu hissederdi.


Şimdi herşey tamamdı artık sokağa çıkma vakti...




















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bi dakka