Şimdilik Waits dinliyorum...

   (Fotoğrafın  yalnızlığından kurtulmak için sokağa çıktım, ama bir sorun vardı. Bu sefer kendi içimdeki yalnızlığa doğru , durdurulması zor tanrı tanımaz arzularımın peşinde sürükleniyorum. 

 İnsanın kendisini kandırmasından daha hafifletici bir neden yok aslında  bedenine zarar verirken. 

"Beynini eritirken."

 Bütün bu olanlar iliklerime kadar ıstırap içinde çivileniyor, kimileri kendilerinde bulduğu ötanazi hakkını sonuna kadar kullanıyorken kimileri de bu boşluklar arasında savrulup duruyor, yel değirmeni oldukça şiddetli dönüyor karşı koymak bazen  zor oluyor.

"tabi bu donkişot için geçerli" 

Sana fotoğrafı göstermeyi yine çok isterdim ama anlatımım ile kalması her ikimiz içinde iyi olacak, en azından  zihnindeki dokunulmazlığı onun gerçekliği ortaya çıkana kadar devam edecek. )

 İnsan hiç bir şeye aldırmıyor da yediği elmanın damağına acı gelmesi  bazen sinir bozucu oluyor, bunun yanında tırnaklarının renk değiştirmesi saçının dökülmesi, nefes alıp verirken ciğerlerinin hırıltısını duyması, çökmüş yüzündeki sakalının şekilsizliği gelgitli bakışlarını bile etkiliyor.

 Kime neye nasıl bakacağını bilmediği için sürekli yere bakması kafasının dışındaki dünya ile bağının kopmasına neden oluyor. Hal böyle olunca tuttuğu takımın ligde kaçıncı sırada olduğunu bile hatırlamaz oluyor, aslında hatırlamaz demeyelim önemsemez oluyor.

 Gün içindeki koşuşturma mesaisini bitirdikten sonra, gece yarısından sonra kendine ayırdığı zaman diliminden payına düşeni büyük bir şükranlık ile alıp tabağına koyuyor, çekip çekiştiriyor.

 "Zaman" kimi zamanlar hızlı ve acımasız geçiyor, çivili sopasını insanın beynine beynine vurması üstelik "insan"ın bunu  kendine yapması büyük bir vahşet,


(Fotoğrafta anlatmadığım bir detay ise heykelin kucağında bir çocuk var o ise diğer her iki yalnızdan daha yalnız duruyordu.)

Altı dakika sonra  zaman diliminden  kendi payıma düşeni alacağım ve tabağıma koyacağım.





Yorumlar

Yorum Gönder

denemelisin

Bu blogdaki popüler yayınlar

bi dakka