Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bildiğim bir kaç melodi

Resim
 Bildiğim bir kaç melodi var serüvenleri iki seksen yere uzatacak uzunluklarda, masallara girse kahramanlarından çok konuşulacak olan melodiler, bir savaş filminde bombardıman yağmurunda oluşan o ölümün ıslığından daha sert ve keskin. Oluşturdukları tahribatı artık sen düşün, beynimde ölen onca insan v.d. buna ben bile dahil.  Kendimden soyutlamaya çalıştığım konuları ister istemez üstüme başıma bulaştırıyor, uzun soluksuz suskunluklar kusuyorum ve bu melodilerde yaşıyor bitiminde tekrar ölüyor gibiyim, sonrası ise bayat pasta,  lezzetli gibi görünen ama  kreması ekşimiş bayat bir pasta.  Sonrasında bir piyano eşlik ediyor sessiz sedasız dirilişime, atmosferin dışından dünyayı izliyor bir yıldız üstünde kayıyorum, yörüngesinden çıkmış bir avuç yaşayabilme telaşımla.

Başlığı ile alakasız

-Pür dikkat lütfen;Gittiğimde karmaşıklığında tıkandığım uzun yollarda yine bir gün yürüyorum. Yine melodisinde sarhoş olduğum bir parça kulaklarımı tırmalıyor, kendim bendeyken beş karış havada tokatlanan bir tutam aklım kim bilir şimdi hangi günahın fikrini tasarlıyor" buraya geciktirilmiş bir "merhaba". buraya da "Pythia" <if else ilişkisi>, "eğer" ler ile dolu parametreler benim ilk okul hocam olan Hacer Ankut'un "eger" dediği gibi şartlandırılmış şeyler. Haa unutmadan bayburtlularında dediği gibi Eğer ben bir "merhaba" yazıyorsam bunun arından bir "Pythia" yazmalıyım. Her neyse... Girişteki  pür dikkat diyaloğu basit bir intihar mektubunun o salak girişiymiş, her halde biri bir intihar mektubu yazsa buna benzer bir betimleme ile giriş yapardı. oldukça kafa karıştıran ve oldukça berbat bence kalemi güçlü biri daha farklı şeylerde yazabilir ama mektup kime ait bilinmiyor. Her neyse... -Merhab

Tahta kuruları

 Bütün melodiler başından ağır "spoiler" verir ve  bu hiç heyecanlı olmaz, ritm belli bir zaman sonra rütinleşir ve monoton bir şekilde devam eder. Araya  bir iki kırık nota koyulmuştur buda algıla hareketliliğe neden olur belki bir iki dakika daha oyalayıp  müziği biraz daha dinlemenize neden olur. Hayır çok sevdiğinizden değil sadece değişik geldiğinden, başka bir yerde duymadığınız sesler farklı duyguları da  beraberinde getirir, yüksek bir yerden sebepsiz atlamak, nedensiz koşmak ve en klişe olanı ağlamak. Ağlamak...  Bazen nedensizce uykuya dalma hissi ve eylemi. "Ölüm" Merhaba Pythia ! Kişisel gelişim yazarları olur ya yaşam koçları, hani bilirsin televizyon kanallarına çıkarlar yolunu kaybetmiş gerizekalılara yol gösterirler, kitap yazarlar ve milyon dolarlara dolar demezler mılyın dolır derler ( herhalde)...   benim amacım yol göstermek değil sadece bütün bu yaşanılanların kısa özeti olarak bir melodi olduğunu göstermek. Yani ? Yanisi şöyle, İ

Aslında... ( Nasılsınlar 3/3 )

-Sevgili Pythia, ben bi yer bulup seni koyamadım bir yerel yönetimli yetkiye sahip kendi çağında belediye olan küçük ama bunca kalabalık arasında bulamadım. okadar çok şey var ki anlatayım sen koy nereye istersen kendini hiç fark etmez.  Repliklerini  fırlat, gir godozlama araya fireni patlamış kamyon gibi yırtık dondan çıkar gibi. .............(Aslında... Daha ilk yalnızlık tecrübemde ki kifayetsizliğin diz boyunun geçilmesi durumunda kızlara kınama ve disiplin cezaları verilen zaman dolayları, hayal meyal seçilen bir kaç yüz belki üç beş isim böyle aklında bulanık su gibi dolanır durur "ulan ne günlerdi beee" ama bazıları ise mıh gibi saplanmıştır o zihnin en olmadık yerine en olmadık karşılaşmalarla olayı bir birimize dramatikleştirerek "yeter beee orospu çocuğu yeter ne güldük beee" diyenleri burada kamuoyu önünde öncelikle rencide edelim ki öyle olmayan beraberliklerinde olduğunu görsünler gibi serseri ağzına pelesenk olmuş semt laflarıyla ( yerler mi? )

Aradığınız huzura şu an ulaşılamıyor ( Nasılsınlar 2/3)

(-Sigara -ahh lütfen -Biraz huzur? -Eğer üstünüze dökmeyecekseniz neden olmasın? -Neden oradan beceriksiz biri gibi mi duruyorum -Hayır tabi ki ? -Peki ya o zaman ne ? -Benim üstüme dökmüşlüğüm çoktur, aynı dikkatsizliği sizinde göstermenizi istemem. -Yani bana dikkatsizsin demek istiyorsun ? -Hayır. -O zaman ne demek istiyorsun ? -Sadece huzur istiyorum -Pek öyle görünmüyor ama ! -Neden ? -Baksana, ön yargıların buna izin vermiyor. Nasıl huzur bulacağını bile bilmiyorsun ! -Peki bana yardım eder misin ? -Tabi... Sigara ? -Ahh lütfen -Biraz huzur? -Eğer üstünüze dökmeyecekseniz neden olmasın ? -Bak gördün mü yine aynı şeyi yapıyorsun ? -Neyi ? -Beceriksiz olduğumu söylüyorsun hiç denememe fırsat vermedin ki ! -Hiç denemedin ki -Sigara? -Ahh lütfen -Huzur ? -Eğer üstünüze dökmeyecekseniz neden olmasın ? -Seni piç kurusu! aynı şeyleri tekrarlamayı kes artık beni sinirlendiriyorsun. -Tamam... -Ne tamam, ne tamam? -Seni sinirlendirmemeye karar verdim. -Na

Paralel Seyahat Acentesi ( Nasılsınlar 1/3)

 Ucu bucağı olmayan, ufuk çizgilerine paralel seyahat acentelerinden birinde geç kalınmışlığımı kutluyorum. Gözümün önünden geçen onca otobüs,  uçak nispet yaparcasına el sallıyor. Nasılda deniz mayınları gibi serseri serseri yayılıyorlar, artık hangi yörüngede hangi enlem boylamda çarpışırlar bilemiyorlar sadece bana el sallıyorlar. Bu arada müziğin ritminden kaynaklı yükselmeler ve alçalmalar bünyemde gelgit etkisi yaratıyor bilirsin cebir dilinde medcezir. Matematiğimin bu kadar berbat olduğundan daha önce hiç bahsetmiş miydim ? Hipopotam ağırlığını, olasılık hesaplamalarını, korneası zayıf bir gözlem ile gözlerinin içindeki bilimden çokça konuştuğumu hatırlıyor gibiyim. Tas tamam otuzikimetre kare  içerisinde, ruh teslim serenomilerinde bile meteor sağnağını konuşuyorduk ve dışarıdaki ısırgan hayvanların götlüğü yüzünden çıkamadığımı anlatıyordum sadece anlatıyordum.  Şimdide olduğu gibi dahide ki de yi ayrı yazmadan hemde. İnsanların duygu artıkları ile besledikleri köpek sada

Papikolas Planet

Papikolas Planet'e Uçuş Planı -Bir planın var mı ? -var -peki nedir ? -bir plan yapmak... ( Duraksıyorum, melodinin ritmi fazla uzağa götüremeyecek kadar zayıf, uygunsuz zaman ve melodiler bilirsin hiç sevmediğim nescafe üçü bir arada gibi (sabahtan kalma bayat çayı onun yerine yeğlerim) Uzun bir yolculuk için belkide kötü seçim. Bu aralar neyin iyi neyin kötü olduğunu karıştırır oldum yaşamanın dozunu fazla karıştırınca böyle oluyormuş, tabi bunların hepsi benim tercihlerim benim kararlarım. Bazen düşünmüyor değilim tamam bazeni fazlaca iyimser oldu sürekli düşünüyorum düşünüyorum düşünüyorum düşüyorum, bazı durumlarda çaresiz kalmam beni çok sinirlendiriyor kendime karşı olan saygısızlığım bu yüzden, hem kendi halinde kendi yolunda bir adamım ben kimseye bir zararım yok.) Ama şunu bilmelisin ki bu planın içinde uyuyup uyanıp yaş yetmiş olup hemen ölmek yok, henüz bu dünyaya son kazığımızı atmadan gitmek bize yakışmaz. Öncelikle fildişinden yapılmış gökdel

"meydey meydey" bende o zamandan kalma

( her defasında inatla dahada yükseğe çıkıyorum, zamanla aslında hiç olmayan yükseklik korkumun basit bahanelere neden olduğunu fark ettiğimden beri uçuş esnasından emniyet kemerlerini bağlamaz oldum ( zaten bağlamıyordum ) sadece korkmamam için her şeyin kontrolümün  altında olduğu yalanını söylüyorum kendi kendime (bu sadece basit bir türbülans ) ayaklarım üşüyor şakaklarımdan ince ince soğuk terler akıyor, yüksek irtifaya çıktıkça kan basıncım düşüyor midem sırtıma yapışıyor, bu esnada nasıl bir vaziyet aldığını düşün artık çünkü bu esnada benim düşünmeye pek bir fırsatım olmuyor bilirsin işte her zamanki gibi bu arada düşen kan basıncına rağmen ritmi artan kalp olağan üstü bir sıcaklığa erişiyor bilmem kaç bin fahrenhayt sonra bir nükleer düşüyor beynime beynim kaynama noktasını aşıyor buharlaşıyor zorunlu esarette olan algılarım bir bir zincirlerini kırıyor önce ensemi görüyorum sonra bütün vücudumu her defasında çıplak annemden yeni doğmuş gibi lekesiz, dünyaya dair bir zerreni
  içimde bir ürperti almış başını gidiyor üstelik dört şeritli otoban yolundan emniyet şeridini kullanarak içten içe yavaş içimi açtığıma  bakma betimlemesi bozuk edebiyatım dan birazda tutarsızlığım var bilirsin ve üstelik  ortalama yirmi iki metre karelik bir odada çivi gibi mıhlanmış duruyorum  ışık gözümü alıyor kalkmama ancak nükleer bir reaktör yardım edebilir son can havlim ile elimdeki su bardağını ampüle fırlattım karanlığa gömüldüm üstümü toprak gibi örttü tanrım atom bombası patladı bütün ülke şimdi benim yüzümden ölüyor bir bir önce kendimden başlıyor hayır hayır önce en sevdiklerimden başlıyor ölümler sonrasından zevkle en sevmediklerimden sona kendimi bırakıyorum nasıl olsa bir bok olacağı yok hamam böcekleri ise direniyor gelecekteki nesillere bunları anlatmaları için onları af ediyorum herkes ölmüştü ya gelecek nesil nereden çıktı diye soruyorsun duyuyorum saçmalık ama sanki buradasın kavram değişiyor zaman renkten renge giriyor denizler hayvanlara ağaçlar köpeklere,

Uzun Bir Özet

" Sanırım günlerden pazardı haberi geldiğinde. Oturup arkadaşlarla kadeh kaldırdık şerefine, ciğerlerinin bütün hücrelerine işleyen sigara dumanını, biz de ,beş arkadaş, onun gibi bütün kuvvetimizle ciğerimize çektik. Onu yad etmek içindi hepsi. Mevlüt okutulurken öylesine yediğimiz fıstıklı irmik helvasını çok hızlı bir şekilde, çiğnemeden yutarak uzaklaştık taziye evinden. Hep gittiği bara gidip şerefine bira bardaklarını kaldırdık havaya bizi gördüğünü düşünerek, aşağıdan... Yirmi iki gün boyunca kimse onun artık nefes almadığını farketmemişti. Yalnız kalmak istediğini bildiğimizden mütevellit, sesi kesildiğinde, bizi aramadığında onu aramamız gerektiğini konuşulmamış bir anlaşmaya farkında olmadan imza atarak kabullenmiştik. aylarca aramadığımız olurdu. Aylarca aramadığı. İşler yolunda gitmediğinden yada hayatında yeni bir meşgale buldugundan değil sadece yalnız kalmak istediğinden, kendini dış dünyaya kapatıp yeni heyecanları entellektüel arayışlarda bulmaya çalıştıgı

Zagor Gitti ( Gezegene iki bilet 3/3 )

Resim
- Merhaba yine ben. ("...bu geç kalınmışlık ne kadar da üstüme oturdu böyle, bana bir bardak su verir misin pişkinliği de cabası biliyorum dolar bazında istikrarsızlığım devam ediyor mevcut kurlar ile kıyaslandığında köşelik olmam lazım ama ama ama işte neyse üçüncü sınıf kendimi affettirme bakışımı da attığıma göre şu kanepeye uzanıp gözlerine dalarak kendimi boğmak istiyorum lütfen buna izin verir misin? hayır gözlerin çok güzel olduğundan değil çok derin bakınca kendimi kaybediyorum böylede lanet bir tarafın var.") -S iz, sizi daha önce köprünün altında görmüştüm. siz o delisiniz, beni gezegene yollayan...  - Tanıdığınıza sevindim... Bu saatte dışarıda ne işiniz var ? malum savunmasız ve yalnızsınız. - aslında savunmasız değilim-ama herkes öyle bilsin-. yalnız oldugum konusu da şüphe götürmez bir gerçek. bu saatte ne işim mi var dışarda? güldürmeyin beni... beni yolladıgınız o gezegen var ya, hani otobuse binerken küçük bir buse kondurmuştum dudaklarını

Mart

"-Öldür... Bir hikayenin sonunda bulaşık yıkayan kadını kan kaybından öldür. İç içe geçmiş iki sur bardağını ayırmaya çalışırken, dışta kalanın kırılıp parmağının kesilmesiyle ölsün. Akan kana büyülenmiş gibi bakarken kan kaybından ölsün. Öylesine ölmüş olsun, kimse anlamasın.  Sadece ölsün..."  Daha önce hiç dalmadığım bir derinlikte hissediyorum, belirsizleştiğim zihninde. Farkındayım yavaş yavaş kayboluyorum biliyor musun kendi içimde bile kaybolmuşluğum çok bu yüzden batıp çıkmalarıma en çok senin alışık olman lazım.  Hem durup senin ölmeni izleyecek değilim. Martın bitmesini beklemeden shot bardaklarını hazırla, zar atıp yarışa tutacağız hem bütün hırsını hıncını ben sarhoşken beni döverek alırsın, hissetmem acımaz.

Zagor'u biliyormusun? ( Gezegene iki bilet 2/3 )

-Neden başka gezegene iki bilet ? + Bütün bunlardan kaçman için.. - İkinci kişi neden ben ? hoşuma gitti o ayrı mesele + bu gezegende şu an ihtiyacı olan kişi sen olduğun içinmiş - Birileri benim için seramoni hazırlamış. Uzun yol, iki bilet ve bir şişe şarap artık boşalmak üzere ve elimde bir balta var çok kullanılmış. +  O baltanın hikayesi nedir lütfen bu kafen eşliğinde anlatın. - Zagor'u biliyor musun? + Evet çok duydum ve bence çok abartıyorlar Zagor'u - Şimdi kırmızı kürklü yeleğine rağmen sevimlidir, kendisinin kendisi ile bazı hesaplaşmaları olduğu için ve benide bütün bunlardan korumak için  dertleşebileyim diye baltasını bana bıraktı, hem Zagor benim için çok kıymetlidir. + Peki balta işe yaradı mı ? - Şu an balta ile konuşuyorsun ! + Zagor, o nerede? - Uzun süre ortalarda görünmedi, gökyüzünde parendeler atarken onu çok özlediğimi anlamış olmalı ki bir iki tane yıldız kaydırırdı, korunduğumu hissetirmek için  ama sanki eski Zagor değildi. + Peki ya ney