Kayıtlar

Mart, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Galata Kulesi iPhone Kapak Tasarımı

Resim
Galata kulesi (galata tower) iPhone kapak tasarımı  ( ben yaptım ben ben ben ) 

Huzur toplantıda

Resim

İstanblueMousk

Resim
ben yaptım ben ben ben

Avangart Masallar

Resim
Teletabilerin silah  kaçakçılığından voleyi  vurup pis  işlere bulaştığı bu devirde pamuk prensesin kötü yola düşmesi kaçınılmazdı. ve  senin polyanna denilen kokainman bir fahişeye inanman yüzünden, pinokyo denilen salak, kendini zımparalayarak intihara kalkıştı. Ah rapunzel... kısacık kestirdiğin saçların sana çok ama çok yakıştı. . abaza bir kurbağanın kandırdığı prenses süslü hayaller kurarken sevişgen saatlerde, yedi cücelerin kırk haramilere pipilerini göstermeleriyle son  buluyordu masallar. ve gökten değil, kırmızı başlıklı kızın sepetinden düşüyordu tepemize tepemize elmalar. . sonuçta alice kadar olamadık senle ben. bir masala sığamadık. . . . bu masal böyle bitmezdi emin ol. ama ben bir bal kabağıyım ve  saat onikiye geliyor. \oyunbozan

-itiraflarım #39

‎-adını adım ile karıştırırken bazen bende karışıyor ve "koroner arter" adı verilen damarlarımdan birinin tıkanması sonucunda kalp hasarı oluşması tablosunu yaşıyorum yani Kalp Krizi (Miyokard İnfarktüsü) denir. Kan akımım bozulunca, ciddi bir ritm bozukluğu ile ani ölüm geçiştirebilirim yada kriz, ani ölümü geçiştirebilirim ama kalp dokularımı dakikalar-saatler içinde giderek kaybettiğim bir süreç halinde ilerleyebiliyor da  - nedense hep böyle hissediyorum... (acıtası gerçekler senfonisi son itiraf )  

Anlatılan senin hikayen ( Juli )

Resim
Bir gece bütün kelimeler kendini ateşe verdi. Ve o günden sonra hayat, iki hece ve dört harften ibaretti J u l i . . . Adının geçmediği hikâyelerin yalnızlığa kıyısı vardır Juli. Ve yalnızlığa kıyısı olan hikâyelerin kahramanlarına dargındır yıldızlar, en az rapunzel kadar… Kelimelerin ellerinden tut bu yüzden, sustuklarını sana kelimeler anlatsın. Ve küçük bir çocuğun, gözlerindeki anne sevgisi gibi benimse. Çünkü bu hikâyede sadece sen varsın. Ben bu hikâyeyi Tanrının günlüğünden çaldım. Bütün imla kurallarını yerle bir ederken adın, Ben Tanrıyı ilk defa; Adının baş harfini yıldızlarla çizerken yakaladım… Bu yüzdendir ki; yakılacaklar listesinin en başında ben varım.. Anarşist puntolarla, sürgün edildiğim şehirlerin duvarlarından sesleniyorum sana. Sesim uzak kalıyor biliyorum. Bir yankı olup geri dönüyor da bazen. Beni sokak çocuklarından dinle ve onlardan yara bandı almayı ihmal etme. Kanattığım kelimelerin üzerine sararsın. Saçlarını okşamadan gitme oradan ve de b

Kayıp bir hikaye

Resim
   Kimsenin hikâyesini değiştirmeye çalışmayacaksın… Belki hayal gücüne hayran olmayı istedim, sen konuştukça seni usul usul dinledim. An geldi hikâyene tanıklık edip, uzun bir aradan sonra yeniden kelimelere takıldım… Çok değil kısa bir süre önce bir hikâye yazmak istedik. Hayal mahsulü olacağını düşündüğüm bu eserin yaşanmışlıkları içerebileceğini nereden bilebilirdim. Bana mı öyle geldi yoksa? İçinde artık az ‘sen’, çok ‘ben’, hiç ‘biz’… Duygularını kırabileceğimi düşünmedim, oysa içten birkaç satırmış keşfedilen, hayretler içerisindeyim, denenmişi deneyeceğimizi düşünüyorken… Cuma Feriha vardı mesela mecburen izlenilen, Pazar Behzat Ç. vardı sabırsızlıkla beklenilen. İkisi arasındakiler ikimiz arasındakiler gibiydi. Uygun günlerde öylesine konuşmak gibiydi, boş geçirmeyi yeğlemek gibiydi belki… Aynı şeyleri yazacak olsak da biz yazacaktık ya bu bile değişik bir şeydi. Belki gerçekten bir kadın tasvir ediyordu. Eski ama bitmeyen bir aşkı anlatacaktı. Tahminimce

Sürgün

Resim
Sendeki vefa; bir engizisyon mahkemesinin o hiç olmayan adaleti kadardı. Ve slüetinin gözkapaklarımdan aforoz edilmesi, bir meleği hüngür hüngür ağlattı…   Canımı her yaktığında, bedenimde açılan çukurlarda yağmur suları biriktiriyorum. Sonra biriken sulardan kendi denizimi yapıp, senden kaçmayı planlıyorum. Rica etsem beni biraz daha incitir misin? Ya da boşver bütün bunları. Sen de benimle gelir misin..? Anladım ki ben acı çekmeye başlamadan kundaklayıp kaçtığın yerdeki yangınlar hiç sönmeyecek. “İtiraz istemiyorum evlat !” dedi doktor, “ Bir dahaki sefere bu acıların hepsi bitecek!” “…ama neşterle kesip attığın düşlerimin sancısı, hiç dinmeyecek.” Yakınımdaki bir yalnızlığa bir aşkın ihbarı yapıldı az önce. Gökyüzünden sokak lambalarını seyre daldı bir melek. Bir çocuk çaldığı çikolatayı yerine koyarken yakalandı . Simit attı bir martı gemideki yolculara. Gökyüzüne yağmur yağdı.. Adını andı en olmayacak yerde orospu çocuğunun teki, tepem attı. Rest çekti kolonisine, rakı kadeh

Bu ne biçim hikaye

Resim
        (J)  Beni yanına çağır, gelmezsem bağır sonra kulağımdan tut sürükleye sürükleye dizlerinin dibine oturt. Bana bir şeyler öğret. Sonra hiç soru sormadan sıfır verip hayatta kaldın de. Ben ağlaya ağlaya yerime döneyim, sen yanıma gel. Biraz kafamı okşa, biraz severmiş gibi yap, gönlümü al sonrasında yine sokağa bırak. Ne halim varsa göreyim. İstersen sen de gel. Kafamız güzel olsun. İki kere iki dört ederken ne içiyorlarsa onu isteyelim garsondan. “O içki bizde yok ama isterseniz viski verebilirim” desin garson. Biz iki kadeh denize tav olalım. Bana biraz gül sonra. İçimden bir şeyler kopsun. Sevinçten “Hey garson bu akşam bütün hesaplar benden” diye bağırayım. Beni al, bir uçurumun kenarında sabahlayalım. Yıldızları sayalım senle. Benim saydıklarım seninkilerden iki fazla çıksın. Sen nerede yanlış yaptım diye düşünürken ben “gözlerini de saydın mı?” diye sorayım. Anlamamış gibi yap ve beni uçurumdan at. Ben sana aşağıdan “su çok güzel hadi sen de atla” diye seslene

Ters Düz

Resim
Pazartesi günleri işe gitmekten nefret eden bir adamın erken saatte kalkması aslında bir şeylerin ters gittiğinin işaretiydi. Biriyle karşılaşıncaya kadar uzun uzun düşündü… -Günaydın, ne kadar da erkencisin. -Günün ayılmasına tanık oldum, gece hiç uyumadım. -Neden, bir şey mi oldu? -İşlerin günden güne kötüleştiğini biliyorsun, bu senden saklayamam, iflasın eşiğindeyiz. -Ortağının yüzünden değil mi? -Kimin yüzünden olduğu önemli değil, sonuçta birçok kişi bu durumdan etkilenecek. -Ekmek kapısı olarak gördüğün bu şirketin insanlara kattığı daha fazla şey var aslında… Belki hepimizin hayatı değişecek, belki de kaldığımız yerden bir yol bulup devam edeceğiz hayatımıza, iş bulacağız, işi düzelteceğiz ya da yeni şeyler deneyeceğiz. -Bu kadar kolay değil ne yazık ki, evli olanlar, çocuğu olanlar var, onarlı da düşünmeliyiz. -Evet, düşünmelisiniz. Yani bunu tek başına yapmamalısın. Ortağın nerede? -Ortak ortalıkta yok. (Kapı çalınsa da gözlerdeki hüzün,

Sana Geldim

Resim
J. İçimde sana doğru akan bir nehir, İçimde sana ağlayan bir bulut, İçimde adını sayıklayan bir çocuk var. Duyuyor musun..? . Sana zor günler için kelimeler biriktirdim. Mutlu ol diye. Belki de benim.. Elimde Kaf dağının gizemini taşıyan bir ömür, sana geldim. Belki de sona… Sana sol anahtarı kırılmış bir şarkıyla geldim. Sana rengini kaybetmiş bir resim, Sana denizine ağlayan bir balık, Sana suyu özleyen rakıyla geldim. Ben sana, bizi olduğumuz gibi sevecek bir Tanrı’yla geldim. Cenneti araklayıp kimseden habersiz, sırat kadar güzel olmasa da, benden sana uzanan bir köprüyle geldim. Fizyolojimi, psikolojimi ve ayrıca biyolojimi altüst eden gülüşünü de alıp yanıma, içimden içine kalkan bir otobüsün cam kenarında, üstelik gişedeki kızın “dönüş bileti de vereyim mi?” sorusuna aldırmadan, ben sana sadece gidiş biletiyle geldim. “Gidişin olsun da dönüşün olmasın” diyenleri, ilk kez bu kadar severek, ben sana hayatımın en güzel bedduasıyla geldim. Sana geldim. Belki de sona.

Tehlike Anında Okunacak Şiirler

Beni narkozsuz sev -Uyandığımda seni yanımda görmek istiyorum. Deli gömleğimi de ütüle sevgilim -Tanrıyla randevum var. Gözlerini ödünç aldım -Gördüğüm yerler biraz çöl. Gülüşün biraz nemli sanki -Öpüşünden anladım. Beni üç ünite daha sevmelisin -Sen kaybından ölebilirim. Öldüysem beni üç kere öp -Yaşayabilirsem, seninim..   \oyunbozan

...14, 15, 16...

Resim
Kafan karışık, Yüzün bu yazgıya alışık sanki… Uzayıp giden yığının içinde bir gülümseme. Boşa gidecek kadar güzel, Hoşa gidecek kadar farklı. Senin gibi biri için verdiğin bu mücadele Senin gibi bir gülümseme ile bölündüğünde, Yeniden başlayacak her şey, Merhaba. Geçmişte bir sabah, gün ile tanışıp ona ‘yeni bir merhaba’ dedin. Doğum gibi, ölüm gibi sıradan bir günü önemli hale dönüştürdün. Bu ömrü uzatmak ya da kısaltmak gibi bir deneyim değildi, değeri arttırmak ya da azaltmaktı aslında… Adlandıramadığın bir şeyin ‘ta kendisi’ydi… Bırak belirleme… Hazır, her şeyin bir yolu yordamı, zamanı varken… Gece-gündüz, kar-bahar fark etmezken… Tiyatro sahnesinde yaşamına dair izler bulup izlemeye dalmışken… Belki erken… Belki de geçken… Aslında hep gençken… Kazandığını sanmışken ya da yenilmeye alışmışken, bile bile mucizeye tanık olmaktı aşk. Öncesinde bir zaman, Ilık bir yaz akşamı gibi usul usul eserken rüzgar, gölgene ilk kez bu kadar yakındın. Gü

Necmi abi

Resim
Oluştırduğum bir karakter, gerisi gelmedi  bir kaç kurgudan öteye gidemedi hem olsun Necmi abi Candır Canandır :) 

Süpermen Öldü!

Resim
Neden öldürdüm neden öldü  neye öldü  bilmiyorum ama içimden yapmak gedi sorry my baby, im not superman  hesabı :) 

Bu sefer grafik tasarım :)

Resim
eğer bir gün bir manifesto yayınlayacak olursam  onun bildirgeside bu olurdu sanırım :) 

Unut

Resim
      Beyin damarlarıma aksetmiş intiharın en yüzsüz sureti, köprü üstünde gaza getirircesine sesleniyor sessiz naraları ile. Kansızlaşmış bedenimi kas kırıntıları ile sürklerken ölüme bu şehir, arkama bakamaz iken son bir kez daha, bir yudum daha içemezken seni bu şehirin gölgesi altında hani o eski köprünün altında. Aldırışsız tebessümüm ile hatırla beni duvardaki devrim yazısına bakınca, soğuk suretimi alsın yerini geleceğe vaad eden, yaşama dair gülüceklerle dolu başka adamlar. Kirli ayak izleri ile bulanmış kalp odalarımı en sert alkol ile temizledim. Sıyırıp attım beynimin en hassas yerindeki anıları bir sadist neşter ile … Unutmadan... Aldırışsız tebesümüm ile hatırla beni duvardaki devrim yazısına bakınca … kısaca unut beni uğruna vurgunlar yediğim davamın aşk çiçeği…

Lazım !

Resim
    Şehvetin kurbanı olmuş arsız dillerin boş beyinleri, et yığını bedeniniz umrumda değil , melankolizm tatmış, duman altı beyinler lazım, acı dolu küçümser bakışları, yırtan neşterin sadistliği gibi , bana keskin ölümler lazım.. Umursar bakışlar , aptal yapmacık gülüşler, boş bakan gözler, onları yerinden çıkartmak için mantıklı bir sebep lazım. Mantıksızlıkların içinde mantık aramanın bir mantığını bulmak lazım bütün mantıksızlıklara rağmen… Adam akıllı bu hayatı yaşamak lazım… karakutu…

Susmak

Resim
   Aslında kelimelerin anlamlarını yitirdiği yerde herbirini cümle olu verme teleşı kaplar, fakat çoğu duygu karmaşasından ötürü saçmalarlar, işde bu vakitlerde araya gözlerin girmesi en olumlu harekettir.. Ancak uygun atmosferi doğru zamanda yakalamak en önemlisidir… Gözler kaçamak bakışlardan sıkıldıkdan sonra eller devereye girer belki bir temas… Yada her iki tarafda susar ve derin bir okyanusun dibine gömülü verir aşıklar. İşde kısır duyguların ve köpeklere gün ağırtan işkence tadındaki anlar bu olsa gerek. Bu karmaşada olayın kahramanları susmayı yeğlerler çünkü en ufak bir harf bile bütün atmosferi alt üst edecek kuvvete sahipdir o ince dengenin bozulmaması için bir taraf angut kuşu gibi baka kalır…

Kimlere ?

Resim
  Gidişine engelsiz ölüyor bütün papatyalar, adımlarınla bir hiçliğe doğru ilerlerken. Geride bıraktıklarına bakmaya bile tenezzül etmiyorken. Cellatlar az önce katletti emrimle, içimdeki seni yargısız infazlarıyla, şimdi yüreğimde bir ihtilalin sireni çalıyor. İhtimalleri olmayan bir ayrılık bozgununun gölgesi altında. Kendimi saldım okyanusların derinliklerine ve sustum, susarak izledim, ölürken bütün papatyalar. Gidişindeki yağmurun, ihanet sağanağı altında titrek dudaklarımdaki cümle cümbüşünde akıtıyorum en zehir tadında küfürlerimi, gelmişine gemişine söverek ! Gidişine engelsiz ölüyorum, bütün yalın hallerimle.