Anne ben köşe yazarı oldum !
-İnsanın memleketi gibisi yok derlerya aahh işte İtalya’da aynı benim için öyle. Bu cümleleri yazarken Fransanın başkenti Paris’in en muazzan ve en güzide şatosunun yani o bildiğiniz ve duyduğunuz fakat bir türlü gidemediğiniz Chateau de Chantilly şatosundan yazıyorum. Hava mükemmel ve bu mükemmellikten olsa gerek parisin kızları bir çiçek gibi süzülmüş ve etrafımda fır dönüyor inanın insan hangisine bakacağını şaşırıyor Allah kimseyi böyle bir duruma düşürmesin çok zor durumdayım.
-Ben size italyadan bahs ederken Fransa nereden çıktı diyorsunuz değil mi ? evet sevgili okurlar bu soruyu duyar gibiyim. Almanyanın soğuk ve kasvetli bir günü berlin dolaylarında elimde pipom Spree Nehri’ni karşıma almış, nehrin adını vermiş olduğu Spree Hotelde kral dairesinde sabah kehvemi yudumluyorum. Berlin öyle bir yer ki bir çok türk var sıkıldım, her sabah aynı diyalog ve monologlar. İnanın sevgili okurlar fonda çalan Johann Sebastian Bach feat Orhan Gencebay bile hiç iç açıcı gelmiyor ve karar verdim gitmeye.
-Berlinde ne işin vardı diye soranlarıda duyar gibiyim, evet aslında aşk ve seks kokan bir şehir değil ama yinede gezip görülecek bir yer. Hele Haydarın yerine gidip bir çay içmeden olmaz. Burada olmamın sebebi ise.
- Maldiv’in Orchid magu bölgesinde bulunan leziz yemekleri ve içkileri ile meşhur müşterisini seçerek ağırlayan bütünü ile seçkin gurulardan oluşan bir ambiyansa sahip ve bana hitap eden o meşhur Türkü Kafedeyim. İnanın böyle bir huzur yok, güneş bedeninizi iyiden iyiye yakarken o hazzı eminim hiçbir yerde yakalayamazsınız. Kıç kadar masalardan ve el kadar taburelerde yarı açık bahçesi ile sen seçkin yerlerden biri. Hazır mekandan bahs etmişken menüsünü es geçmek benim gibi bir gurunun terbiyesine yakışmaz nede olsa bir Fransız asili olarak yetiştirildim ve mahallemizin en güzide kolejlerinde okudum. Herneyse kolej günlüklerimi daha sonraki yazımda anlatırım. Menüsünde tadını tarif edemeyeceğim muazzam güzellikteki ayvalık tostu yanına Silifke yoğurdundan yapılmış enfes soğuklukta ve kıvamda ayran isteğe göre tostun içine sucuk ve eğer bütçeniz yetiyor ise ketçapta koydura biliyorsunuz. Bu keyfimi sürdürürkene kolejden arkadaşım Urfalı Murat arayı verdi, ve berline gelmemi teklif etti bende kabul ettim bulunduğum mekandan çıkıp bir taksiye ıslık çalıp çek dayı dedim Berlin ( ohaa ) Ve işte Berlindeyim.
Sevgili kolej arkadaşım Urfalı Murat’ın daveti üzerine onu kırmayarak berline adımımı attım.
En ünlü kahvesi olan asmalı kahvede bunu tavlada iki mars bir düz yapıp eline verdim. Tabi entelektüel insanların har daim oynadıkları ve aralarında klüplerde turnuva düzenledikleri bir oyun çeşidi bilmemenizi yadırgıyor yada küçümsüyor değilim ama üzülüyorum açıkçası her insan bu oyunu oynamalı bence, hem hayata bakış açınız değişiyor hemde dediğim gibi entelektüel görünmenizi sağlıyor bu şey gibidir hımmm nasıl tabir etsem, kenar mahallede justın biber hayranı olmak gibi bir hava katar insana cool görünürsünüz kısaca.
( Bütün dünya duysun Justin biber amk senin )
Evet sevgili okurlar, Fransaya geçiş hikayemi bir başka yazı dizime bırakmak zorundayım elit insanların oynadığı okeye 3cü lazımmış şimdi gitmem lazım. Sizi kucak dolusu öpüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
denemelisin