Günah




“Yağmur altında arınırken günahlarımdan , tüm kibrimi ve nefretimi söktüm attım bu pis bedenimden. “
Sabahın ilk ışıkları ile karamasarlığa dönüşmüş bulutların kara hallerini izledim, kişiselleştirilmiş dünyamın kırmızı kalemler ile işaretlenmiş kurallarını bir bir çiğneyerek yöneldim kırık kapıma.
Ölümü ağır ama harketleri hızlı bir beden içinde, özgür olma hayali ile kanat çırpan kafes kuşu gibi adım adım ilerlerken kırık kapıma, çevik bir hareket ile kavraya bilme kapı kolunu, gönderilen bir kas komutu ile şevkle kavradım, acımasız bir sadist gibi kemik kırar edası ile iç gıcırtıcı sesi ile açtım kapıyı …
”Rüzgar bütün mertliği ile yüzüme karşı küfür ediyor…”
Yalnızlığıma bir nebze olsun katkıda bulunan düşüncelerimi sıyırdım üstümden, elbiselerim vardı ama düşüncelerim çıplaktı, yalın ayaklarım ile bir bir merdivenleri yoklayarak iniyorum. Gömleğimin düğmelerini açmak yerine kopartıyordum… Onu da düşüncelerim gibi sıyırıp attım, ve şimdi yolun ortasındayım, sağım ve solum sıra sıra dizilmiş asırlık ağaçlar …
”Yağmur altında çıplak düşünmenin zevkini yaşıyordum, yalnızdım ama yağmur benim için yağıyordu, çünkü benden başka kimse yoktu.”
Vücudumda ki kirlerin damlalarla süzüldüğünü görüyorum, onlar günahlarım olmalıydı…“Yağmur altında arınırken günahlarımdan, tüm kibrimi ve nefretimi söktüm attım bu pis bedenimden, ruhum çıkar iken bu bendenden..”
Vücudumun kalbi dayanamayıp kaparken bütün kalp yollarını hislerimi geri çekti beynim acımı hafifletirken, son tövbenim kabul olması dileği ile …
” Anne biliyor musun insan ölürken gerçekten üşüyormuş yağmur altında…”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bi dakka