Hipopotam ağırlığı gibi
         kötü yola düşmüş bir rengin kirliliği var   tel örgülerle çevrilmiş yürek çarpıntılarında   "Bu ne biçim bir hikaye" ile başlıyor bu hikayenin başı. Yasaklı bir dinin misyoner tedirginliği var üstünde her an katledilecek, parçalanacak ve  yakılacak belki de derisi yüzülecek gibi.   sonra(sı sana...)   Yer çekimsiz bir ortamda kuvveti muhtemel bir aşk basıncı var , hissedilir oranda büyüyen bir tümörün arsızlığına aldırış etmeden süzülüyorum sana. Seçtiğim repliklerin anlamsızlığından olsa gerek yüzümdeki ekşimsi karıncalanmalar, karışık ve oldukça karmakarışık. Seçemediğim şarkı sözlerindeki hayat dolu cümleler ile gelmek isterdim yüreğine, olmadı be sevgilim bir hipopotam ağrılığı gibi geldi suratsız gidişin. Gelişini bekleyecek kadar uzun sürmedi senin için yakmadığım sigaranın can çekişmesi. Çıplak elle katliam yaptığım şu cümle dolaylarında kazara bir küfürde sana etmeliydim. Küfürün bir suçu yok sevgilim, edepsizliği babasından kaynaklı yağmurlu bir gecenin sonr...