Kayıtlar

 Perçinlenmiş yalnızlığın yörüngesine mıhlanmış bir iç geçiriş bu bir serzeniş. Kucak dolusu hırçınlıklar savruluyor insan oğlunun salyasından. Bulaşıcı bir nefret kaplıyor böbreğimi dalağımı, tırnaklarımı, azı dişlerimi ve şu elimde tuttuğum kalbimi. ( Hangi törpüye vursam ömründen ömür alacak )  Büyük yanılgılar büyük yangınlar başlattı, ucu bucağı olmayan bu Ayçiçek tarlalarında. Alevler o kadar yüksekti ki çıkan onca karaduman ciğerime doldu.     Boğulmaktan korktuğum her yok oluşumda aceleci tekrarlar yaşıyorum. Tek istediğim elimde tuttuğum bu kalbe tabut çivileri çakmanız  ben boğulmadan önce ( Belki bir şeyler hisseder ve ölür. )  

Merhaba

    Merhaba,   Bir yankı henüz varmış olmalı, iç geçirişinin gırtlağında oluşturduğu burukluğun. Sesini koca bir kayaya çarparsın, ses koca kayaya çarpar sana gelir heh işte ben o gelgitler arasında yaşıyorum. Kelimeleri o kadar çok kullanmışım ki yankı yapacak sadece hiçlikler kalmış. Benim bedensiz bu hiçliğimi vuruyorum koca kayalara. Hiçlikten geriye atomlarına bölünmüş daha büyük bir hiçlik kalıyor, birde sonsuz bir yolculukta olduğumu düşün, heybemin neyle dolu olacağını tahmin etmek o kadar da zor olmamalı. Bir önceki yankıda denk gelmiştim; "kelimeler bu aralar fazla karaborsa. Kullanılmayacak o kadar çok insana kullanılmış ki, stokların durumu son beş yılın en düşük seviyesindeymiş." Galiba bu yüzden, bu insanlar bir birlerine sevdiklerini söyleyemez. Ama bu çok acı üzülüyorum bayağı kırılıyorum. Kalbinin bana dokunup dokunmaması önemli değil evrensel düzeyde üzülüyorum. Korkma üstüne bulaşmaz bunca üzüntü ve en önemlisi parmak izi bırakmaz bunlar, sadece bazen nered
"Ve evim benim huzurum Kıymık batmış yalnızlığım Sadaketime düşkün yeminim Ruhu çekilmiş bedenim" Uğultusu çok uzaklardan geliyor, sen de bin yıl bense koca bir karadelik. Hep hızına yetişemediğim kaçıp giden  o ilginç tabelada yoruluyor gözlerim. Belki de bakmaktan sıkıldığımdan göz tembelliği oluştu, kim bilir? "bu da bir yorgunluk" Kıyamet kopsa yerinden oynamayacak günahlar biriktirdim, her gün hesabını yapıyorum cennetin yolunu bulamıyorum. Bu yol gözlerin olur bu yol ellerin olur, bu yol izlerin olur. Bu yol her şey olur. Gayri meşhur muhabbetlerde dillendirilmesi büyük azap veren hikayeler de biriktirdim mesela anlatılması için haklı ölümlerin gerçekleşmesi gereken hikayeler. Bunların hepsi bin yıllık mesafeden uğulduyor kulaklarıma burnuma, dalağıma. Kıyametin koptuğu yerden konuşuyorum, burada olup biten her şeyin aleyhime işleneceği söylenmekte.  Ben oturmuş yine hesap yapıyorum ve yine bir yolunu bulamıyorum.
Kayboldum, olayın trajik bölümü kimsenin bunun farkında olmayışı. Beynimde oluşturduğum labirentler sonunda beni yuttu.  İçimdeki  karanlık bu sefer aydınlığı yırtıyor, her bir ışık zümresi kendi karanlığına gömülüyordu. Başarılı intihar girişimleri sonucunda bütün ferler  istatistik olarak bu coğrafyanın kanserli bebeklerinde tekrardan hayat buluyor, acım yüzyıllar boyu sürecek gibi ve bu ölümsüzlük başa bela Hangi yöne döneceğimi bilmediğim için sırtımı sıvazlayan her ele bir merhaba ile karşılık verdim. Anlamalıydım bunu otuzdört adım sonrasında bütün bu olacakları anlamalıydım.

1.Bölüm

-1.Bölüm "Rutubetli, ü s telik soğuk. N e m kokusunun burnunuzun kemiklerini sızlatacak kadar keskin bir g ıcırtıya sürüklen i yor ayaklarım. Her bir adım da göz bebeği m den melodiler eksiliyor, çıkmaz sokakların insanı çocuk oyuncağı yaptığı zaman dolayları koca bir hiçlik olarak kaybedil e n melodilere yazılıyor ... " -15.09.18 -Sana bir cinayeti anlatacağım.  -1.Bölüm son   

bu ilk nefes

Derin düşüncelerinden soluklanmak için karaya ayak bastığında eskimiş derisini üzerinden sıyırması çokça zaman aldı. Bu evrim toprağın  üstünde ki  ilk ritmik hareketi olacaktı. Her adımı sonrası bastığı yerlerden yeşeren çiçekler çıkmayacak olsa da kapıldığı büyü ayaklarını yerden kesecek gibi geliyordu. Kulağına fısıldanan melodiler var, aklı beş karış havada tutuklu kalmış hala. Tamamlayamadığı eksik yanlarını artık görmezden geliyor, gidenlere ise bütün samimiyetiyle el sallıyordu. Sessizliği vesika yapmış dağların zirvesinde oturup usulca sigarasını içiyor. Ciğerlerinden çıkan duman bütün gökyüzünü kaplıyor, kutupta ağlayan devlerin göz yaşlarıyla alaycı gök kuşağı oluşuyor. Hurafe krallığı başlarına taş yağmasından korktuğundan devlerin kellesini istiyor ( ne alakaysa ) bütün bunlar olurken o sigarasını içmeye devam ediyor.    

Bunu dinlemelisin.

 Hasar tespit kayıtlarında  ört pas edilmiş, kaza zaptındaki kimliksiz üstelik cansız bir beden. Başı muhtemelen ön kaputa hızlıca çarpmış, öyle ki aldığı darbe  neredeyse bir karışlık yarık açmış. Adamın gözü orada  galiba ön dişlerinden bir kaçını da orada bırakmış. O çarpma ile beyin ölümü gerçekleşmiş olmalı yoksa bu acı bu ızdırap inlet meliydi göğü ama elemdir ki kelimeler çok öncelerinden tıkamıştı boğazını, gırtlağını. Susup  söyleyemediği vakitler yan etkisini gösterdiği her uzvunu buna gözleri bile dahil. Bir insanı anlarım, susar ama gözleri konuşur derler ya, öyle değildi işte. Sırt derisinin bir parçası yolun sol tarafına sıyrılmış sanki  bariyerlere elle ibreti alem olsun diye konmuş gibi. Her susup gözlerini kapattığında bir kanca vurmuşlar sırtına, her susup gözlerini kapattığında bir kanca daha vurmuşlar sırtına, her susup gözlerini kapattığında bir kanca. Onlarca kanca, derisine iliştirilmiş. hangi yöne gideceğini bilemediğinden değil, bir yere hareket edemediğind